İŞTİRAK NAFAKASI KARARININ KAPSAMI (MAKALE)

İŞTİRAK NAFAKASI

İŞTİRAK NAFAKASI KARARININ KAPSAMI

Bu yazımızda iştirak nafakası (TMK. m. 182 f. II) kararının kapsamını aşağıdaki şekilde ayrımlayarak inceleyeceğiz;

– Miktarın belirlenmesinde tarafların özellikleri,

– Hükmün değiştirilmesi,

– Gelecek yıllardaki miktarının kararlaştırılması,

– Ödenmesi,

– Faiz.

Şimdi bu konuya ilişkin olmak üzere Yargıtay’da yaptığımız uygulamaya örnekler de vermek suretiyle ayrıntılı açıklamalarda bulunacağım.

I- Ana Babanın Özellikleri

TMK. m. 330 f. I hükmüne göre nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir.

İştirak nafakası (TMK. m. 182 f. II) miktarının belirlenmesine yönelik olarak ana babanın özelliklerini aşağıdaki şekilde ayrımlayarak inceleyeceğiz;

– Geliri araştırılmalıdır,

– Yeterli geliri olan iştirak nafakası vermelidir,

– Geliri olmayan iştirak nafakası vermemelidir,

– Gücü oranında iştirak nafakası vermelidir.

İştirak  nafakası  miktarının  belirlenmesinde ana babanın özelliklerine ilişkin ilkeleri örnekler de vermek suretiyle açıklayalım.

Geliri Araştırılmalıdır

İştirak nafakası (TMK m. 182 f. II) miktarının belirlenmesinde ana babanın özelliklerine ilişkin ilkelerinden ilki ana babanın geliri araştırılmalıdır ilkesidir.

Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğuna göre ana babanın ekonomik ve sosyal durumu ciddi şekilde araştırılmalıdır.

“….Tarafların ekonomik ve sosyal durumları, çocukların gelirleri olup olmadığı araştırılmadan velayet hakkı anneye verilen çocuk için iştirak nafakasına hükmolunması velayet hakkı babaya verilen çocuk için işlirak nafakasına hükmolunmaması yasaya aykırıdır (IMK md.330). O halde mahkemece yapılacak iş tarafların ve çocukların ekonomik ve sosyal durumlarını araştırmak, sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir. Bu yön gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.” (Y2HD. 14.03.2002, -3316.)

Başka bir anlatımla sadece zabıta araştırması ile yetinilmemeli ve ilgili olan:

– Tapu Sicil Müdürlükleri,

– Bankalar.

– Mal müdürlüğü ve gereken diğer kuruluşlardan araştırma yapılmalıdır.

Yeterli Geliri Olan Vermelidir

İştirak nafakası (TMK. m. 182 f. II) miktarının belirlenmesinde ana babanın özelliklerine ilişkin ilkelerinden diğeri ana babadan yeterli geliri olan iştirak nafakası vermelidir ilkesidir.

Bu konuda Yargıtay’da yaptığımız uygulamaya bir örnek verebilirim:

“….Velayetleri babaya verilen çocuklar için çalışmakta olan anneden işi İrak nafakası alınması konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi doğru değildir.” (Y2HD. 28.06.2002, 7790-8648.)

Yoksulluk nafakasına ilişkin olmak üzere yaptığımız açıklamalar iştirak nafakasında da geçerlidir. Yargıtay’ın bu konuda getirdiği ölçülere aynen katılıyoruz: “Ülke ve dünya gerçekleri bir yana bırakılmadan aşırılığa kaçmadan doğru, makul ve gerçekçi sınırlar içinde kalmaya özen gösterilmelidir” (Y2HD. 23.10.1986, 8787-9191)

Geliri Olmayan Vermemelidir

İştirak nafakası (TMK. m. 182 f. II) miktarının belirlenmesinde ana babanın özelliklerine ilişkin ilkelerinden bir diğeri sonuncusu ana babadan geliri olmayan iştirak nafakası vermemelidir ilkesidir;

“…Davalı kadın ev hanımıdır. Ananın bir geliri ve mal varlığı tesbit edilememiştir. İş imkanı olduğu halde çalışmaktan kaçındığı da iddia ve ispat olunmamıştır. Bu yön gözetilmeden kadının iştirak nafakası İle sorumlu tutulması doğru görülmemiştir.” (Y2HD. 12.03.2007, 15997-3675)

“…Davalı kadının işi ve geliri olmadığı. Almanya’da işsizlik aylığı aldığı anlaşılmaktadır. Velayeti davacı babaya verilen küçük Murat için iştirak nafakası takdiri doğru görülmemiştir.” (Y2HD. 09.12.2004, 13423-14857)

“…Davacı temyizine gelince; Kendisi de yoksul olan kişi aleyhine iştirak nafakasına hükmedilemeyeceği nazara alınmadan herhangi bir işi ve geliri bulunmayan davacı kadının iştirak nafakası ile yükümlü tutulması doğru olmamıştır.” (Y2HD. 31.05.2005, 4369-8485)

Kendi geçimini sağlamaktan yoksun olanın katkısının beklenemeyeceği doğaldır.

Velayet hakkına sahip olmayan eşin çalışamayacak durumda olduğu sağlık kurulu raporu ile ve gelirinin bulunmadığı da soruşturma yazılarıyla anlaşılmış ise ödeme gücü bulunmayan ana ya da babanın iştirak nafakası ile yükümlü tutulması elbette olanaklı değildir” (Y2HD. 20.10.1994, 8909/9851. Y2HD. 27.2.1995. 1604-2406)

Gücü Oranında Vermelidir

İştirak nafakası (TMK. m. 182 f. II) miktarının belirlenmesinde ana babanın özelliklerine ilişkin ilkelerinden sonuncusu ana baba gücü oranında iştirak nafakası vermelidir ilkesidir.

TMK. m. 330 f. I hükmüne göre nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur.

4721 sayılı Türk Medenî Kanunu m. 182 f. II hükmüne göre yükümlülüğün sınırını gücü oranında şeklinde belirlenmiştir. Bu deyim yanıltıcıdır. Velayet hakkına sahip olmayanın gücü çocuğun diyelim Kanada’da okumasına yetecek düzeyde olsa bile nafaka yükümlüsünün bu yönde oluşan gidere katılma zorunluluğu bulunmamaktadır. Ülke ve dünya gerçekleri bir yana bırakılmadan aşırılığa kaçmadan doğru, makul ve gerçekçi sınırlar içinde kalınması zorunludur. Başka bir anlatımla giderler abartılmamalıdır.

Çocuğun velayetinin bir tarafa verilmesi durumunda sadece nafaka yükümlüsü olan tarafın değil velayetin verildiği tarafın da katkıda bulunması gerektiği gözden kaçırılmamalıdır.

İştirak nafakası miktarı belirlenirken çocuğun bakım ve eğitim giderlerine ana baba eşit olarak değil, gücü oranında katılmak zorundadır.

Uygulamada sık yapılan yanlışlardan birisi bakım ve eğitim giderlerinin tamamının nafaka yükümlüsüne yıkılıvermesidir. Bu sebeple konuyu örneklemeyi uygulayıcılar için yararlı görüyorum.

Hâkim, yaptığı araştırmalar sonucunda çocuğun yiyecek, giyecek, barınma, sağlık, dinlenme, eğitim, öğretim ve harçlık giderlerinin toplamının yüz elli TL olduğunu saptadığını varsayalım. Velayet anaya verilsin. Babanın aylık geliri seksen YTL olsun.

Baba ayrıca geliri bulunmayan anaya on TL ve daha önce boşandığı eşinden olan çocuğuna beş TL iştirak nafakası veriyor olsun. Çocuğun gereksinimi olan yüz elli TL baba tarafından karşılanması olanaklı değildir. Çünkü 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 182 f. II hükmüne göre yükümlülüğün sınırını gücü oranında şeklinde belirlenmiştir.

Babanın gücünden ne anlaşılması gerektiğini de açıklamalıyız.

Babanın aylık geliri olan seksen TL onun gücünü göstermez. Babanın aylık geliri seksen TL den önce zorunlu ödemelerini indirelim;

– Eşine on TL. yoksulluk nafakası,

– Önceki eşinden olan çocuğuna beş YIL iştirak nafakası verdiğine göre aylık gelirden bu rakamları düşelim.

Kalır altmış beş TL. Bu rakamdan babanın kendisi için zorunlu geçim giderlerini (yiyecek, giyecek, kira vs.) düşelim. Diyelim bu geçim giderleri de otuz beş TL olsun. Kalır otuz TL. İşte babanın gücünü gösteren ve oranlamaya esas alınacak gelir bu otuz TL.dir.

Diyelim ananın da geliri yirmi TL. olsun ve gideri bulunmasın. İşte ana ve babanın çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katkısı da bu oranda gerçekleşecektir.

Başka bir anlatımla ana ya da baba iştirak nafakasına kendi güçleri oranlanarak katılacaklardır. Katılmaktan maksat velayet hakkı verilenin bu katkıyı eylemli olarak gerçekleştirdiği varsayılarak diğer eşin iştirak nafakası adı altında bu bedeli ödemesidir.

Burada çocuğun da geliri varsa ana babanın yükümlülükleri nasıl gerçekleşecektir? Yargıtay, çocuğun gelirinin kendi bakım ve eğitimini karşılar düzeyde olması halinde ana babanın iştirak nafakası yükümlülüğü ortadan kalkacağı görüşündedir.

Burada bir konuyu aydınlatmakta yarar görüyorum: Çocuğun mallarının gelirlerinin sarfı kural olarak olanaksızdır.

Gelirlerin sarfı TMK. m. 355 hükmüyle düzenleme konusu yapılmıştır.

Ana ve baba, çocuk mallarının gelirlerini öncelikle;

– çocuğun bakımı,

– çocuğun yetiştirilmesi,

– çocuğun eğitimi için sarfedebilirler.

Sarfedilen miktardan artan kısım hakkaniyete uyduğu ölçüde ailenin gereksinimlerini karşılamak üzere sarfedebilir.

Kalan gelir fazlası ise çocuk mallarına katılır.

Hemen belirtmek gerekir ki 4787 sayılı yasanın m. 6 hükmüne göre Aile mahkemesi, diğer yasalardaki hükümler saklı kalmak üzere görev alanına giren konularda küçükler hakkında çocuk mallarının yönetimi ve korunmasına ilişkin önlemleri almaya karar verebilir.

Aile mahkemesince verilen bu kararların takip ve yerine getirilmesinde 4787 SK. m. 5 hükmüne göre atanan uzmanlardan biri veya birkaçı da görevlendirilebilir. Bu kararlara uyulmazsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 113/A maddesi uygulanır.

Bilindiği üzere 24/7/1965 tarihli ve 6/5100 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan “Türk Medenî Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına Dair Tüzük”, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 593, 609 ve 620 nci maddelerine göre kararlaştırılan 21.7.2003 tarihli ve 2003/5960 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 10.8.2003 gün ve 25195 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe konulan Türk Medeni Kanununun Velayet. Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün m. 58 hükmü ile yürürlükten kaldırılmıştır.

21.7.2003 tarihli ve 2003/5960 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün m. 5 hükmüne göre çocuğun mallarının gelirleri, öncelikle çocuğun bakımına, yetiştirilmesine ve eğitimine harcanır. Bunu aşan gelirler, ancak ailenin sosyal ve ekonomik durumu, çocuğun aileye getirdiği ekonomik yükler gibi hakkaniyetin gerektirdiği sınırlar içinde ailenin ihtiyacına sarfedilebilir. Gelir fazlası, çocuğun mallarına katılır.

ANASAYFA – SİTE İÇİ ARAMA BÖLÜMÜNDEN DİLEKÇE VE MAKALE ARAYABİLİRSİNİZ. 

TALEPLERİNİZ İÇİN İLETİŞİM FORMUNDAN BİZE ULAŞABİLİRSİNİZ

GÖRÜŞ, ÖNERİ VE YORUMLARINIZI LÜTFEN BİZİMLE PAYLAŞIN!

Yorum Yazın